TİGRİS HABER - Diyarbakır'da yerli ve yabancı turistlerin uğrak mekânlarının başında yer alan tarihi On Gözlü Köprü civarındaki kafeler, akşam saatlerinde şehrin gürültü ve stresinden uzaklaşmak isteyenlerin akınına uğruyor. Dicle Nehri serinliğinde davul zurna eşliğinde halay çeken gençler, günün yorgunluğunu atıyor. escort diyarbakır 'da gece hayatı artık şatafatlı alkollü lüks mekânlar yerine, tarihi eserlerin, efsanelerin anlatıldığı Dicle Nehri üzerindeki On gözlü Köprü ve hemen bitimindeki Kırklar Dağı ile nehrin iki yakasında kurulmuş kafelerde geçiyor. Dicle Nehrinin serinliğinde ve davul zurna eşliğinde çekilen halaylarla stres atan gençler zamanlarını geçiriyor. Havai fişek gösterileri eşliğinde Kırklar Dağı eteğinde piknik yapan aileler ve çocuk sesleri, geç saatlere kadar devam eden muhabbetlerle geçiyor sıcak yaz akşamları. Diyarbakır'ı ziyaret eden veya şehirde kalan turistler, gündüz veya gece saatlerinde mutlaka bu köprüye gelerek, buradaki bir kafeden çay içip, Kırklar Dağı ve Dicle Nehri ile ilgili bir efsane hikâyeyi mutlaka dinliyor. En çok anlatılan efsane ise Suzan Suzê hikâyesi. Kırklar Dağı'nın On Gözlü Köprü'ye bakan yamacında ekilen ağaçlar koca bir orman haline gelirken, akşam saatlerinde eşi ve çocuklarıyla birlikte piknikçilerin uğrak yeri haline gelmiş. Kırklar Dağı eteklerinde piknik yapan aileler, Dicle Nehri serinliğinde dinlenirken, kafelerden yükselen yöresel müzik ve davul zurna sesiyle de ücretsiz müzik dinlemenin keyfini yaşıyor. Dicle Nehrinin iki yakasında kurulan kafeler ise, hem Diyarbakırlılar, hem de dışarıdan gelen yerli ve yabancı turistlere yeme içme hizmeti sunuyor. Fiyat listeleri kapıya asılan ve her masada bulunduran mekânlar, artık bir düzen içerisinde satış yapıyor. Kafeye giden 2 kişi, 10 bardaklı bir demlik çay, bir çerez tabağı, bir tabak mısır ve iki adet suya karşılık, 450 lira ödüyor. Kafe sahipleri usule uygun, kaliteli ve hesaplı hizmet verdiklerini belirterek, yerli yabancı turistlerin gönül rahatlığı ile mekânlarına gelerek dinlenebileceği mesajı veriyor.

Bingöl'de, cesaret edemiyor, normal taksiyle değil, Diyarbakır'dan jeep istiyor. Jeep gidiyor onu karşılıyor. Ondan sonra geliyor Avari Karakolu İle Yayla Karakolu arasında, orada, uçuruma yuvarlanıyor süsü veriyor, trafik kazası. Tam karşısında da, trafik kazasının yerinin tam karşısında da 100 metre, tam hâkim tepede de askerî birlik, nöbetçiler bekliyor. Orada trafik kazası geçiyor gösteriliyor. Sabaha kadar hiç kimse fark etmiyor. Halbuki, devletin orada PKK'ya karşı yapılan mücadelede termal kameralar var. Bu termal kameralar, her nedense çalışmıyor ve orada birlik var, görmüyor. Sonradan aldığımız istihbarata göre, bunlar haber alıyorlar ki, Emin Altındağ geliyor. Emin Altındağ'ı zaten arıyorlar, fişlidir, önceden fişlidir. Şeyden hemen bir panzer önünü kesiyorlar, jeepi durduruyorlar, ondan sonra her ikisini çıkarıyorlar, ellerini bağlıyorlar, vitesi açığa alıyorlar ve panzeri vuruyorlar, 150 metre aşağıya ve bunu da yapan bir yüzbaşı, bir uzman çavuş, bir de başka bir asker. Bu üç kişi, bize bu uygulamayı, bize gelen istihbarat; fakat, delilimiz yok elimizde. SORU - Yani, burada bu isimler belli değil. CEVAP - İsim bellidir de, yani, şey isim de olabilir.
SORU - PKK yapmadı; ama, PKK'nın kullandığı milisler yaptı diyorsunuz. Bu yakıldı. Her nedense, 1994'te, 1994'ün temmuz ayında burada Millî Savunma Bakanlığında Hava Kuvvetlerinin bir ihalesi yapılıyordu ve o ihaleyi benim çocuğum alıyor burada; yani, yüzde 18 kırımla Emin Altındağ'da kalıyor; 1994'te. Bütün dosyalar, şartnameler, her şey haiz olmakla beraber. Ondan sonra, sözleşme yapılırken derhal dosyayı noterden geri çektiriyorlar. Nedir, neyin nesidir? "Bu firma sakıncalıdır" diyor. Yahu, kardeşim, onbir seneden beri ben çalışıyorum; sakıncalıyım ne; benim devlet yayınlarım var. Benim oğlum beni çağırdı, ben gittim. Geldim, Millî Savunma İnşaat Emlak Daire Başkanı Mustafa Erbay Paşa var, onun yanına çıktım. Paşam, hayırdır dedim. "Vallahi, Mehmet Ali Bey, çok gizli bir rapor bize gelmiş." Nereden gelmiş Sayın Paşam? Nasıl, Diyarbakır'dan kimden gelmiş? O kadar ki hain olduk; bir çırpıda hain olduk yani. Sayın Valim, siz 24 saat burada gazetemizi okuyorsunuz ve Diyarbakır'a ulusal basın gelmeyince bizim gazetemiz devlet yayını çıkmıştı. Nasıl oldu da biz hain olduk? Aç generali. Millî Savunma Bakanlığı Müsteşarını aç, ara, söyle kendisine." Aradı, benim yanımdaydı. "Vallahi, paşam, olamaz. Ben Diyarbakır'dan Ankara'ya sabahleyin geliyorum" dedi. Ve sabahleyin atladı geldi. Bakın, hayattadır Ünal Erkan, sorabilirsiniz. Geldi "Paşam, eğer Diyarbakır'da, o bölgede bu firma sakıncalıysa, ben kellemi veriyorum. O bölgede devlete en yakın ve en sadık insan bu firmadır ve bu ailedir. Altındağ ailesi, Mehmet Ali Altındağ ve 4 tane kardeşi -benim 4 tane çocuğum var, benim her 4 çocuğumu da kardeşim yapıyorlar, kardeş yapıyorlar Bunlar PKK'yla mücadele verdiler; fakat, PKK onlardan birisini öldürdü." Aynı yazı, resmî yazı. "Birisini öldürdü, bunlar korktular, teslim oldular artık.